Translate

27 Aralık 2015 Pazar

Avatar filmi, Yakut destanı Olonho'nun motifleri kullanılarak çekildi










Yakutistan Kültür Bakanı Andrey Borisov, UNESCO Kültür Mirası 


Yakutistan Kültür Bakanı Andrey Borisov, UNESCO Kültür Mirası Şaheserleri Festivali katılımcılarıyla Perşembe günü yaptığı görüşmede James Cameron’un Avatar filmi düşüncesini bir Yakut destanı olan Olonho’dan aldığını açıkladı.

A.Borisov; “Daha 20 yıl önce, Yakut sinemasının geliştirilmesi gerektiği konusunda ısrarcı olup aksi halde Amerikan sinema endüstrisinin bizim derin manalı destanlarımızı kullanarak film çekeceği belirtmiştim. Şimdi görüyoruz ki Cameron’un Avatar filmi, Olonho destanı motiflerine göre çekilmiş.” dedi.

Bakan, UNESCO maddi kültür mirası şaheseri olan Olonho destanının, günümüzde gençler arasında popüler olduğunu ifade etti.

Yakutlar, Kuzeydoğu Sibirya’da bulunan Yakutistan’ın yerli Türki halkıdır. Halk masal anlatıcıların icra ettiği çok eski bir destan sanatı olan Olonho, şiirlerden oluşuyor. 2005 yılında UNESCO, Olonho’yu insanlığın sözlü ve manevi miraslarından biri ilan etti. Olonho’da olaylar; Üst, Orta ve Alt olmak üzere üç dünyada gerçekleşir. Orta dünyada; kökleri Alt Dünya’ya giden, yaprakları Orta Dünya’da yetişen, dalları ise yükseğe; göğe, tanrıların yaşadığı Üst Dünya’ya yönelen Dünya Ağacı-Aal Luuk Mas bulunur. Olonho’nun esas teması ise epik Ayıı kabilesinin yazgısı ve Orta Dünya’da mutlu ve müreffeh bir hayatın kurulması.

2012,haber linki:





Belki de bu yüzden Toruk bize yabancı gelmemişti....





AVATAR MOVIE WAS FILMED BY USING THE MOTIFS OF SAKHA/YAKUT TURKS EPIC.

One of the oldest epic arts of the Turkic peoples, the term Olonkho refers to the entire Yakut epic tradition as well as its central epic.Today, it is still incidentally performed in the Sakha Republic, situated in the far east of the Russian Federation.

The poetic tales, which vary from 10 to 15,000 verses in length, are performed by the Olonkho singer and story-teller in two parts: a sung part in verse alternates with the prosaic part composed of recitatives. In addition to possessing good acting and singing skills, the narrator must be a master of eloquence and poetic improvisation. The epic consists of numerous legends about ancient warriors, deities, spirits and animals, but also addresses contemporary events, such as the disintegration of nomadic society.

2008,video ile Unesco




Kutsal Ruhlar Ağacı - EYWA (EVA?!)



Yakut Türklerinin “ Er -Sogotoh” destanında insanın yaratılışına araç olan yalnız ağaçtan bahsedilmektedir. Bu ağaç aynı zamanda hayat ağacıdır, insana hayat vermiş onu doğurmuştur. Hayat Ağaçlarıda Er -Sogotoh destanında yer aldığı gibi tek ağaçlardır ve sanat eserlerinde yine yalnız olarak tasvir edilmektedirler.



“Dünyamız Yakutlarca, sekiz köşeli imiş,
 Bu ağaç büyük imiş, göklere çıkar imiş.
 Bu ağacın her yanı Tanrı‟dan hep süslüymüş.
 Kabukları, kütüğü, tıpkı som gümüşlüymüş.
 Ağacın gövdesinden bir usare akarmış,
 Bu kutsal suyun rengi, altın gibi parlarmış.
 Ağacın budakları, ta göklere uzanmış,
 Gören sanırmış sanki dokuz kollu şamdanmış!
 Yaprakları büyükmüş, dallarından sarkarmış,
 Yaprakların her biri,bir at derisi kadarmış,
 Ağacın tepesinde bir usare çıkarmış,
 Köpük köpük kaynayıp,sarı renkte akarmış!
 Bu ağacın yanına, hiç kimse gidemezmiş,
 Bundan içenler ise, açlık hissedemezmiş!
 Bu sudan içebilen, artık mesut olurmuş,
 Her şeye erişirmiş, Tanrı‟dan kut bulurmuş!
 İlk insanın atası, burda yaratılınca,
 Hayatı elde edip, tadını da alınca,
 Hemen ağacı görmüş, koşup altına gitmiş,
 Kanıp bu sudan içmiş, hayatı elde etmiş.”

Bahaddin Ögel















OLONHO METİNLERİNİN DERLENMESİ VE YAYIMLANMASIYLA İLGİLİ ÇALIŞMALARIN TARİHİ
The History of Studies on the Compilation and Publishing of Olonkho Texts


Saha Türklerinin sözlü edebiyatında, destan “olonho”, destancı “olonhohut”, destan anlatmak ise “olonholoo-“ terimleriyle karşılanmaktadır. E.K.Pekarskiy, “Slovar Yakutskogo Yazıka” adlı Sahaca-Rusça sözlüğünde, günümüz Saha sözlü edebiyatında terim olarak kullanılan pek çok kelimenin anlamını örnekleriyle birlikte açıklamıştır. Türkoloji için çok büyük öneme sahip bu eserde, olonho, olonhohut ve olonholoo- terimleri şu şekilde açıklanır: “Olonho (krş. Kırgızca: ölön: rubaî, şarkı, şiir): Kahramanlık destanı, bahadırların kahramanlığını anan şarkı, vezinli kahramanlık şiiri, masal, uydurma bir hikâye, tarih, efsane.” (Pekarskiy 1959: 1818)

“Olonhohut (olonho + hut): Eski zaman hikâyelerini nakleden, hikâyeci.” (Pekarskiy 1959: 1819). “Olonholoo- (olonho + laa):Kahramanlık manzumesini, başkalarının sözlerini şarkı şeklinde ve sesi değiştirerek nakletmek, hikâye nakletmek.” (Pekarskiy 1959: 1818).

Olonho metinlerinin derlenip yayımlanması ve araştırılması tarihinde, Rus Bilimler Akademisi tarafından Sibirya bölgesine düzenlenen bilimsel araştırma gezilerinin önemli bir yeri vardır. Rus Bilimler Akademisi, bu gezileri öncelikle Sibirya’nın coğrafi özelliklerini ve madenlerini ayrıntılı olarak tespit etmek; daha sonra da bu bölgede yaşayan milletlerin tarihleri, kültürleri ve dilleri hakkında bilgi toplamak amacıyla düzenlemiştir.



Murat ERSÖZ*
*Arş. Gör. Dr., Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Bu makale Murat Ersöz, “Saha (Yakut) Türklerinin Culuruyar Nurgun Bootur Destanı”, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2009 (Basılmamış Doktora Tezi), adlı çalışmadan üretilmiştir. PDF olarak nette mevcut.




Metin Ergun
Yakut Destan Geleneği
ve Er Sogotoh



Soy Ataları Hakkında Olongho Konuları, 
Nikolay Vasilyeviç Emelyanov, 
Çev: Metin Ergun, Kömen Yayınları,







SAKHA/YAKUT TURKS=SAKA=SCYTHIAN=TURKS.




10 Aralık 2015 Perşembe

İstanbul 1957






İSTANBUL
1957 / ABD / Yönetmen: Joseph Pevney
Errol Flynn , Cornell Borchers ve Nat King Cole




Konusu:

Maceraperest ve bir elmas soyguncusunu olan James Brennan (Errol Flynn) İstanbul'da gezerken 13 değerli taşlar içeren bir bilezik çalınır. Kısa sürede mücevherleri isteyen suçlular tarafından takip edildiğini anlar . Türk yetkililer tarafından kanıtlanamadığı fakat şüpheli olduğu gerekçesiyle sınırdışı edilir . Ama otelde bileziği gizlemek için zaman bulur. Beş yıl sonra tekrar İstanbul’a dönen Brennan taşların peşine düşer. Yine makamlar ve suçlular tarafından takibe alınır . Bu arada düğün gecesi yanarak olan eşinin yasını tutmaktadır. Otelde karısına benzeyen kadına (Cornell Borchers ) aşık olur. Gerçek aşkını bulmuştur, ama aklına soru işaretleri takılır. Ya karısı ölmediyse ! 


Kaldıkları otelde ki piyanist Nat King Cole’dur . Bestesi Victor Young , sözleri ise Edward Heyman'a ait olan "When I fall in Love" aslında ilk kez 1952 de Doris Day tarafından seslendirilmiştir. 












NAT KİNG COLE (1919-1965) Amerikalı Jazz müzisyeni , aynı zamanda Amerika'da televizyon şovu yapan ilk Afro-Amerikalıdır. Müziğe küçük yaşlarda kilisede başlamış ve klasik müzikten jazz'a kadar her türlü müziği seslendirmiştir. 1947 de King Cole Tiro Time'da Oscar Moore ve Johnny Miller ile beraber çalmıştır. 1956 yılında ırkçılığın kol gezdiği güneyde bir konser esnasında kaçırılır.Daha sonra kurtarılır ama bir daha asla Güneyde sahne almaz ve hayatı boyunca ırkçılık ile mücadele eder. 1961 yılında Frank Sinatra ile sahne alır ve John F.Kenndy'ye sivil haklar üzerine bir çok kere danışmanlık yapmıştır.


CORNELL BORCHERS (1925- 2014) Alman asıllı aktris film dünyasına Amerika'da girer. Her iki ülkede de sayısız filmler çevirir, önemli birkaç filmi : The Big Lift (1950) , Absender unbekannt (1950) , Die Tödlichen Träume (1951) , Never Say Goodbye (1956) 



ERROL FLYNN (1909-1959)
“KADINLARIMI GENÇ, VİSKİMİ YAŞLI SEVERİM” repliği ile ünlü olan Avustralyalı aktör bu filmden iki sene sonra kalp krizinden Kanada'da vefat etmiştir. Sayısız filmleri arasında, Captain Blood (1935), The Sea Hawk (1940), Santa Fe Trail (1940), They Died with Their Boots On (1941) önemli olanlarıdır. Üç adet te kitap yazmıştır. Beam Ends (1937) , Showdown (1946) ve Otobiyografisi sayılan My Wicked,Wicked Ways (1959). Martin Scorsese / The Aviator - Howard Hughes'un biyografik filminde Erroll Flynn karakteri Jude Law tarafından oynanmıştı.



Casusların, suikastçilerin,soyguncuların ve aşkın yer aldığı İstanbul....

İyi Seyirler,
SB.




RUHUMUZA BİR KATKI DAHA....
NATALİE COLE VE NAT KİNG COLE DÜETİ







Hierapolisli Epiktetos






MS.55 yılında Hierapolis'te doğmuş olan Epiktetos, Denizli'de çekilen ‘Kölelikten Filozofluğa: Epiktetos’ adlı belgesel ile yaşama dönüyor. 


Belgeselin yapımcı ve yönetmeni Umut Hacıfevzioğlu: “Türkiye’de felsefe ve bu topraklarda yetişmiş filozoflar üzerine belgesel film çeken ilk ekibiz. Bugün çeşitli televizyon kanallarında gösterimde olan ‘Antik Çağ’da Tarsus ve Felsefe’ ile ‘Assos’ta Felsefe’ belgeselinden sonra şimdi de Denizli’de Hierapolisli Epiktetos’u belgeselleştiriyoruz. Başlattığımız bu çabayı yine felsefecilerin izini sürerek devam ettirmeyi amaçlıyoruz.”


Belgeselde Denizlili tiyatro sanatçısı Süleyman Zencir oynuyor, 2016 da yayına girecek.

basın:17 Kasım 2015




* UNESCO Türkiye Milli Komisyonu ve Türkiye Felsefe Kurumu tarafından "Anadolu'da Felsefeye Yolculuk" projesi; Filozofların yaşadığı yerlerde konuşulmasını amaçlayan projedir ve Pamukkale Üniversitesi Kasım 2012 de başlatılmıştır.



Epiktetos, filozof ve felsefenin, hekim ve hekimlik ile ayın görevi yaptığını belirterek şu örnekleri ileri sürmektedir: "Hekimlik, sürekli hastalığı olanlara hava değiştirmeyi salık verdiği gibi, felsefe de, bunun gibi kökleşmiş alışkanlıkları olanlara yer değiştirmelerini salık verir. Çünkü bu alışkanlıklarının kuruluşunu sağlayan hava onları güçlendirmekten başka bir şey yapmaz. Filozofun ekolü, hekimin eczanesi gibidir. Oraya zevk duymak için gidilmez, ama hayat kurtaran bir acıyı çekmek için gidilir."


EPiKTETOS'UN HAYATI, ESERLERi ve FELSEFi GÖRÜŞLERi
Epicteto's Life, His Works and Philosophical İdeas
Dr. Enver DEMiRPOLAT
Fırat Ü.İlahiyat Fakültesi
İslam Felsefesi Ana Bilim Dalı / pdf:





SB NOTU: 
"Yunan" stoacı filozof diyerek bir yere varılamaz. Yunanlı olduğu ne malum? Epaphroditos’a satılmış bir köleymiş, zaten adı da bu yüzden Epiktetos (köleler sahiplerinin adıyla anılırdı), ayrıca Bölge Roma hakimiyetindeydi, halkta %100 Grek değildi, Türk dahil her milletten insan yaşıyordu.

Tarsuslu Pavlos'un İsa'nın öğretisini yaymak için yaptığı gezilerin birinde Koloseliler'e (Denizli) mektup yazar "Bu yenilikte Grek ve Yahudi, sünnetli ve sünnetsiz, barbar, İskit, köle ve özgür ayrımı yoktur" der. Buradaki İskit Türk'tür. Barbar ise Grekce konuşmayanken Yahudi de ... biliyorsunuz işte... Yani bu topraklarda Grekçe konuşup yaşayan herkes Grek (Yunan) değildi, ki Yunan demek de yanlış! Neden mi? Türkleri tarihten koparmak için nasıl ki Türk demiyorlarsa İskitlere, onlara da Yunan değil, Proto-Grek denilmeli! Sonuçta Roma dönemiydi!




"Kötü huylara ve ihtiraslara düşkün kimselerin ruhu hiç doymaz. Kararsız, akımlarına uyarak sürüklenip durur. Bunlar dost olamazlar." 
Epiktetos


*
"Bütün insanların benimsedikleri anlamlar vardır. Kavgalar, karışıklıklar, savaşlar nereden çıkıyor? Bu ortaklaşa anlamların özel olaylara uygulanmasından. Adalet ve iç temizliği şüphesiz her oluştan üstündür." 
Epiktetos




*Epictetus (AD 55 – 135) Stoic philosopher. Born a slave at Hierapolis-Phrygia (Pamukkale, Türkiye), and lived in Rome until his banishment, when he went to Nicopolis (north-western Greece) for the rest of his life.